Powered By Blogger

Çarşamba, Kasım 02, 2016

O'nun Ardından II


Bilmiyorum bu kaçıncı mektup senden sonra sana yazılan...
Sensizliğe alışmak için bu kaçıncı kağıt yazdığım, kaçıncı kalem elime aldığım, bunlar kaçıncı kelimeler seçtiklerim?
Kim bilir?
Sen gideli de ben yazmayalı da epey oldu.
Şimdi biraz hasret gidereceğiz, iyi gelecek biliyorum.
...
Şimdi düşünüyorum da gidişinden sonra nasıl da sendelemiştim. Hatta sendelemek kendime övgü olur, bildiğin düşmüştüm. Dizlerim, ellerim falan da acımamış gayet kanamıştı.
Başım dönmüştü, gözlerim kararmıştı.
15 yaşında, 15 yıllık hayatının en özel adamını kaybetmiş, soluksuz kalmış, ne yapacağını, neyi nereye koyacağını, taşları yerine nasıl yerleştireceğini bilmeyen bir kız çocuğuydum ne de olsa...
Daha epeyce vardı bir şeyleri yoluna koymak için...
'Zaman' gerekliydi... Her şeyin üstesinden gelecek, her şeyi iyileştirecek 'zaman'...
Öyleydi.
Doğruymuş.
Olmayacak sanıyordum.
Zamanla daha çok kanayacaktı dizlerim, daha çok acıyacaktı kalbim, daha çok akacaktı gözyaşlarım..
Olmadı değil...
Ama geçti.
Zamanla...
...
Bir sonbahar vakti yaklaşırken; yapraklarının solmasından ya da uğrayan kışın soğuk havasına çetin dallarını germekten daha ağır kaygısı olmayan yemyeşil ağaçların gölgesinde oturdum bir gün...
Aldım seni de yanı başıma. Oturttum karşıma. Ve anlattım her şeyi...
Kızgındım, kırgındım sana.
Üzmüştün beni.
Ama 'affetmek' için gelmiştim ben o ağacın gölgesine, seni de o yüzden çağırmıştım.
'Affettim babacığım!' demek için.
En başındayken yolun, sen gideli pek zaman geçmemişken yani denemiştim bunu ama başaramamıştım.
Beni bu kadar erken bıraktığın, en savunmasız anımda gittiğin, en ihtiyacım olduğu dönemde olmadığın, kendine daha iyi bakmadığın, beni düşünmediğin için 'kızgın ve kırgındım' sana...
Böyle olmadığına kendimi ikna edebilmek için çok uğraştım.
Acımı hazmetmek için çok çaba sarf ettim.
İçimde bir yerlerde benimle konuşan sesin galip geldi, ikna etti beni...
Büyüdüm belki...
Ya da 'taşları yerine koyabilmeyi' başardım...
İnan ki tüm kalbimle affettim.
Kendim için, senin için...
Hafifledim.
Kalbimin üzerinde bir şey vardı sanki kuş olup uçtu.
Sanki sesini unutmaya başlıyordum ki kulaklarımda çınladı bir anda, yüzün siliniyordu hafızamdan da beliriverdi aniden,  kokunu alamaz olmuştum da burnuma geliverdi hiç gitmemişcesine...
İçimde ne cennetler, ne araflar, ne cehennemler yaşamışım meğerse.
Zaman aldı belki tüm bunları yapmak ama o vakitler o yollarda çok taşlar vardı önümde be babacığım. Şimdi hepsini tek tek topladım, toplamaya devam ediyorum. Sonra kendime o taşlardan bir 'yuva' kuracağım...
O ağacın gölgesinden yine sana tutunarak kalktım ben.
Ve o 'an' hissettim ki 'var olmayalı' çok olmuş... Ayağa kalkıp doğrulduğumda anladım...
'Vardım' artık...
Sensizliği değil, sensizlikteki 'seni' buldum, tanıdım ben...
Kendimle birlikte...
Başlarda çocukluğumu kaybettiğim için değil de, çocukluğum dahil her şey kaybolduğu için kederleniyordum. Öyle düşünüyordum yani...
Dedim ya öyle olmadığını fark etmem epey zaman aldı... Epeyce çaba, emek, güç gerekti...
Gücüm...
'Tanrım acı ve onun getirdiği zayıflık üzerimizde olsun, fakat en azından bunları hiç kimseye belli etmeme gücü ver bize.' diye okumuştum bir yerde.
Bu söz 'gücümü' bulmam için dayanak oldu...
Öyle inandım ki oluverdi sanki...
Öyle güzel inanırsak olurdu ya hani, öyle işte...
Söylemiştim daha önce ; 'güçlüyüm' diyerek bir yalan söyledim kendime ilk başta, sonra öyle çok tekrar ettim ki fazlasıyla inandım, oluverdi...
Gücüm...
Şimdi 'huzurumu' tarif edecek kelimeleri bulamıyorum.
İçimin derinlerinde çoğalttım kendimi...
Canım ailemle...
Tüm sevdiklerimle...
Seni anarak, seninle birlikte...
...
Diyorlar ki;
Eğer kalp düşünebilse atmaktan vazgeçer.
Öyle midir ki baba?
Kalbim düşünseydi, anlasaydı, bu acıyı, özlemi, sevgiyi kim bilir neler anlatırdı?
Belki gerçekten atmaktan vazgeçerdi.
Belki de kafayı yerdi.
Belki de kolayca hazmederdi...
Ne dersin?
Eskiden olsa mutluluğumda dahi keskin bir acı duyan ben vazgeçer derdim...
Ama şimdi öyle değil.
Seni kalbime, kalbimi o mutlu anların içine koymayı öğrendiğimden beridir vazgeçmez, vazgeçemez, vazgeçmesin diyorum...
...
Tüm bunları fazlaca düşündüğüm, içime ve hayatıma sindirmek için keyifle hazırlandığım bir yaz geçti. Sindirebildiğimi test ettim, onayladım...
Mesela; fazlaca gelmeden yanı başına, her an, hissettiğim her yerde elimi kalbime götürerek ettim dualarımı... Daha iyi hissettim kendimi... Sonrasında geldiğim o az ama güzel zamanları yaratmış oldum... Vakti gözyaşlarımla geçirmeden... 'Baba-kız' gibi geçirerek, olduğu kadarıyla...

İnsan, acının içine düştüğünde hayatının her anına koyarmış o acıyı... Kendimi ağlatmak istediğim zamanlardan biliyorum. Ama hayatın aktığını bilmek yetmiyor bunu çözmek için, o akışa ayak uydurmak ve düştüğün acıyı kalbinin en güzel köşesine koyarak devam etmek gerekiyor.

Bütün bu çabam, anlattığım, yazdığım, çizdiğim, uğraştığım her şey bugün 7 yılı dolan o zaman diliminde senin inandığın güvendiğin prensesin olabilmek, kendime ve sana bu haksızlığı yapmamak içindi babacığım...

Beni duyduğunu, hissettiğini biliyorum.
Buna sadece kalbimle değil, vücudumun her zerresiyle inanıyorum!

Güzel yürekli babacığım;
Bugün gidişine bir yıl daha ekliyorum.
Sayılar önemsiz elbette...
Sen gittin, ben bittim sandım ama bitmedim. Bitilmiyormuş öğrendim...
Düştüm, kalktım, devam ettim. Devam edilmesi gerekiyormuş onu da öğrendim.

Mevlana demiş ki;

''Allah der ki;
Kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler:
'Onsuz yaşayamam' deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
“Düşmem” dersin düşersin,”şaşmam” dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya “öldüm” der, yine de “yaşarsın.'' ''


Çok sevdiğim... Küçücük yaşımda, küçücük kalbimle, az zamanda güzel sevdiğim...
Canımın içi babam...
Yaşadım sensiz, yaşanıyormuş çünkü...
Mevsimleri de geçirdim, gölge veren ağaçların altında affettim de seni...
Sabrım da taştı çok kere ama hep bir yolu bulundu.
Öldüm dedim ama yine de yaşadım.
Yine olsa yine yaşarım...

Seni çok özledim.
Ama sevgim özlemimden çok! Hiç merak etme...

Hayatımın devam ettiği her an'da aramızdaki mesafeyi açan yıllara sayılara inat sen hep benimle birlikte olacaksın...
Huzurla uyu...


2 yorum:

  1. Yine çok güzel ifade etmişsin kendini güzel Kız...Seni kutluyorum.

    YanıtlaSil