Bilmiyorum bu kaçıncı mektup senden sonra sana yazılan...
Sensizliğe alışmak için bu kaçıncı kağıt yazdığım, kaçıncı
kalem elime aldığım, bunlar kaçıncı kelimeler seçtiklerim?
Kim bilir?
Sen gideli de ben yazmayalı da epey oldu.
Şimdi biraz hasret gidereceğiz, iyi gelecek biliyorum.
...
Şimdi düşünüyorum da gidişinden sonra nasıl da
sendelemiştim. Hatta sendelemek kendime övgü olur, bildiğin düşmüştüm. Dizlerim,
ellerim falan da acımamış gayet kanamıştı.
Başım dönmüştü, gözlerim kararmıştı.
15 yaşında, 15 yıllık hayatının en özel adamını kaybetmiş,
soluksuz kalmış, ne yapacağını, neyi nereye koyacağını, taşları yerine nasıl
yerleştireceğini bilmeyen bir kız çocuğuydum ne de olsa...
Daha epeyce vardı bir şeyleri yoluna koymak için...
'Zaman' gerekliydi... Her şeyin üstesinden gelecek, her şeyi
iyileştirecek 'zaman'...
Öyleydi.
Doğruymuş.
Olmayacak sanıyordum.
Zamanla daha çok kanayacaktı dizlerim, daha çok acıyacaktı
kalbim, daha çok akacaktı gözyaşlarım..
Olmadı değil...
Ama geçti.
Zamanla...
...
Bir sonbahar vakti yaklaşırken; yapraklarının solmasından ya
da uğrayan kışın soğuk havasına çetin dallarını germekten daha ağır kaygısı
olmayan yemyeşil ağaçların gölgesinde oturdum bir gün...
Aldım seni de yanı başıma. Oturttum karşıma. Ve anlattım her
şeyi...
Kızgındım, kırgındım sana.
Üzmüştün beni.
Ama 'affetmek' için gelmiştim ben o ağacın gölgesine, seni
de o yüzden çağırmıştım.
'Affettim babacığım!' demek için.
En başındayken yolun, sen gideli pek zaman geçmemişken yani
denemiştim bunu ama başaramamıştım.
Beni bu kadar erken bıraktığın, en savunmasız anımda
gittiğin, en ihtiyacım olduğu dönemde olmadığın, kendine daha iyi bakmadığın,
beni düşünmediğin için 'kızgın ve kırgındım' sana...
Böyle olmadığına kendimi ikna edebilmek için çok uğraştım.
Acımı hazmetmek için çok çaba sarf ettim.
İçimde bir yerlerde benimle konuşan sesin galip geldi, ikna
etti beni...
Büyüdüm belki...
Ya da 'taşları yerine koyabilmeyi' başardım...
İnan ki tüm kalbimle affettim.
Kendim için, senin için...
Hafifledim.
Kalbimin üzerinde bir şey vardı sanki kuş olup uçtu.
Sanki sesini unutmaya başlıyordum ki kulaklarımda çınladı
bir anda, yüzün siliniyordu hafızamdan da beliriverdi aniden, kokunu alamaz olmuştum da burnuma geliverdi
hiç gitmemişcesine...
İçimde ne cennetler, ne araflar, ne cehennemler yaşamışım
meğerse.
Zaman aldı belki tüm bunları yapmak ama o vakitler o
yollarda çok taşlar vardı önümde be babacığım. Şimdi hepsini tek tek topladım,
toplamaya devam ediyorum. Sonra kendime o taşlardan bir 'yuva' kuracağım...
O ağacın gölgesinden yine sana tutunarak kalktım ben.
Ve o 'an' hissettim ki 'var olmayalı' çok olmuş... Ayağa
kalkıp doğrulduğumda anladım...
'Vardım' artık...
Sensizliği değil, sensizlikteki 'seni' buldum, tanıdım
ben...
Kendimle birlikte...
Başlarda çocukluğumu kaybettiğim için değil de, çocukluğum
dahil her şey kaybolduğu için kederleniyordum. Öyle düşünüyordum yani...
Dedim ya öyle olmadığını fark etmem epey zaman aldı...
Epeyce çaba, emek, güç gerekti...
Gücüm...
'Tanrım acı ve onun getirdiği zayıflık üzerimizde olsun,
fakat en azından bunları hiç kimseye belli etmeme gücü ver bize.' diye
okumuştum bir yerde.
Bu söz 'gücümü' bulmam için dayanak oldu...
Öyle inandım ki oluverdi sanki...
Öyle güzel inanırsak olurdu ya hani, öyle işte...
Söylemiştim daha önce ; 'güçlüyüm' diyerek bir yalan
söyledim kendime ilk başta, sonra öyle çok tekrar ettim ki fazlasıyla inandım,
oluverdi...
Gücüm...
Şimdi 'huzurumu' tarif edecek kelimeleri bulamıyorum.
İçimin derinlerinde çoğalttım kendimi...
Canım ailemle...
Tüm sevdiklerimle...
Seni anarak, seninle birlikte...
...
Diyorlar ki;
Eğer kalp düşünebilse atmaktan vazgeçer.
Öyle midir ki baba?
Kalbim düşünseydi, anlasaydı, bu acıyı, özlemi, sevgiyi kim
bilir neler anlatırdı?
Belki gerçekten atmaktan vazgeçerdi.
Belki de kafayı yerdi.
Belki de kolayca hazmederdi...
Ne dersin?
Eskiden olsa mutluluğumda dahi keskin bir acı duyan ben
vazgeçer derdim...
Ama şimdi öyle değil.
Seni kalbime, kalbimi o mutlu anların içine koymayı
öğrendiğimden beridir vazgeçmez, vazgeçemez, vazgeçmesin diyorum...
...
Tüm bunları fazlaca düşündüğüm, içime ve hayatıma sindirmek
için keyifle hazırlandığım bir yaz geçti. Sindirebildiğimi test ettim, onayladım...
Mesela; fazlaca gelmeden yanı başına, her an, hissettiğim her
yerde elimi kalbime götürerek ettim dualarımı... Daha iyi hissettim kendimi...
Sonrasında geldiğim o az ama güzel zamanları yaratmış oldum... Vakti
gözyaşlarımla geçirmeden... 'Baba-kız' gibi geçirerek, olduğu kadarıyla...
İnsan, acının içine düştüğünde hayatının her anına koyarmış
o acıyı... Kendimi ağlatmak istediğim zamanlardan biliyorum. Ama hayatın
aktığını bilmek yetmiyor bunu çözmek için, o akışa ayak uydurmak ve düştüğün
acıyı kalbinin en güzel köşesine koyarak devam etmek gerekiyor.
Bütün bu çabam, anlattığım, yazdığım, çizdiğim, uğraştığım
her şey bugün 7 yılı dolan o zaman diliminde senin inandığın güvendiğin
prensesin olabilmek, kendime ve sana bu haksızlığı yapmamak içindi babacığım...
Beni duyduğunu, hissettiğini biliyorum.
Buna sadece kalbimle değil, vücudumun her zerresiyle
inanıyorum!
Güzel yürekli babacığım;
Bugün gidişine bir yıl daha ekliyorum.
Sayılar önemsiz elbette...
Sen gittin, ben bittim sandım ama bitmedim. Bitilmiyormuş
öğrendim...
Düştüm, kalktım, devam ettim. Devam edilmesi gerekiyormuş
onu da öğrendim.
Mevlana demiş ki;
''Allah der ki;
Kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler:
'Onsuz yaşayamam' deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır
taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip
bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
“Düşmem” dersin düşersin,”şaşmam” dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya “öldüm” der, yine de “yaşarsın.'' ''
Çok sevdiğim... Küçücük yaşımda, küçücük kalbimle, az
zamanda güzel sevdiğim...
Canımın içi babam...
Yaşadım sensiz, yaşanıyormuş çünkü...
Mevsimleri de geçirdim, gölge veren ağaçların altında
affettim de seni...
Sabrım da taştı çok kere ama hep bir yolu bulundu.
Öldüm dedim ama yine de yaşadım.
Yine olsa yine yaşarım...
Seni çok özledim.
Ama sevgim özlemimden çok! Hiç merak etme...
Hayatımın devam ettiği her an'da aramızdaki mesafeyi açan
yıllara sayılara inat sen hep benimle birlikte olacaksın...
Huzurla uyu...
Yine çok güzel ifade etmişsin kendini güzel Kız...Seni kutluyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
Sil