Powered By Blogger

Çarşamba, Haziran 13, 2018

Birkaç Cümle


Elif Şafak’ın çok güzel bir yazısını okudum dosta dair… Şöyle diyor; Türkçenin en lokum kelimelerinden biridir ‘dost’ .Yoğun kıvamlı, şekerli ama bir o kadar katı, tekdüzelikten uzak; ağızda hemen erimeyen, dağılmayan, iz bırakan… ‘Arkadaş’ işe farklıdır, çok daha hafif. Kalorisi düşük tatlı gibidir. Sakızlı muhallebili güllaç misali. Çok yeseniz bile pişmanlık duymaz, ağırlaşmazsınız.

Ne şeker bir ayrım…
Ne tadında, ne incelikli değil mi?

Herkes payına düşen dostluğa dair bir şeyler söyler muhakkak. Belki herkesin bir kriteri, bir çizgisi ya da belli kuralları vardır. Belki de kritersiz, çizgisiz ve kuralsız olması gerektiğine inananlar. Ben ortasına inananlardanım sanırım. Benim kendi denklemim de sesler ve hikayelerle birlikte, sessizlikleri ve itiraf edilemeyen, konuşulamayanları da işitebilmek de bir o kadar kıymetli ve değerli. İkisini de denk getirebiliyor muyuz? Mesela çok güzel bir yerde deli gibi ağlamak ile çok salaş bir yerde gülmek denk gelebiliyor mu? O şeker, tadında ve naif tanımı kendi içimde ancak böyle var edebiliyorum galiba.

Satırlar kadar satır aralarını da okuyabilmek gerekir ya bazen. Onun gibi bir şey işte.

Ve dost diyebilmek zor, dostluğu var edebilmek ondan daha zor günün sonunda.. ‘Dost olmak’ mavi ve yeşil olmaktır diyebilir miyiz? Aynılıkları farklılıklarından fazla olan iki renk pınarı gibi olmak yani…  Kendi içinde apayrı bir renk, bir tat olup; birlikte bir bütünü de temsil edebilmek…
Zor.
Fakat keyifli…

Uzaktan bakınca bu ‘dostluk işi’  biraz denizcilik gibi geliyor bana. Çıkıyorsun o sıcak, rahat, tanıdık kozandan; beklenmedik bir yolculuğa davet ediliyorsun, nasıl sonlanacağı belirsiz bir seferde dalgalarla boğuşup, bazen korsanlarla kapışıp, olmadık maceralara atılıyorsun. İki bilinmeyenli bir denklemin içine sevgiyi, saygıyı, değeri, sırrı, derdi, tasayı eklemek kolay olmasa gerek…
Bence bu iki bilinmeyenli denklemin ilk bilinmeyeninin formülü şu;                                       
Gülmek ile başlayıp çabalayacağız. Gülerek başlanan her işe çabayı ekledikten sonra tadından yenmeyecek sohbetlere karışabiliriz günün her anında. Buna yürekten inanıyorum.                
Diğer bilinmeyenin esas noktası ise; biri kötüyken sen daha iyi olmalı, ötekinin sızısını dindirmelisin. Buna da yürekten inanıyorum.

Tam kalbimden, en derininden...

Ve belki söylenecek daha birçok söz var…

Ama yine de biz ne dersek diyelim, kadim kelime ‘dost’…
Kolay kolay başka dillere çevrilmeyen.

Tüm kalbimle inandığım bu doğruları yaşadığım, 
Kendini bilen her bir dosta...