Powered By Blogger

Cumartesi, Haziran 17, 2017

Günün Kutlu Olsun

                                       
                    ''Çocukluğun elinden alınmış gibi olursun şimdi...''

Herkesin karşıya, benim sana bakışım...
Bizi anlatan en güzel an, en güzel kare bu sanırım.
                                     
Bu fotoğtafın üzerine pek cümlem yok...
Gökyüzü gibi sonsuz olsun isterdim seninle olan günlerim...

Keşke'leri geri verip, yerine kocaman iyi ki'ler alabilmek isterdim.
Ama her keşkenin yerini bir iyi ki almıyor malesef.
Böyle yokluklarda iyi ki'ler bize yardımcı olmaz.
Çünkü senin olmadığın gün keşkeye mecburum.

Ruhum gizli bir okestra, bilmediğim kemanlar, davullar çalıyorum ve içimde yankılanıyorlar.
Bütün duyduğum bir senfoni.
Sen bu senfoninin en özelisin.
Öğrettiklerin, yaşadıklarımız, sen varken anlamı olmayan ama şimdi yerli yerine oturmuş anlamlı nice anı ile bana kalan 'sen' kocaman bir iyikisin!

Kopkoyu suskunluğum, hıçkıra hıçkıra değil de için için sessizce döktüğüm gözyaşlarım var elbet. Ama merak etme. Denge noktam belli. Sevgim, özlemimden büyük!
Sana olan hayranlığım ve sevgim ile...
Babalar günün kutlu olsun canımın içi!

''Bana bir masal anlat baba!
İçinde bütün oyunlarım,
Kurtla kuzu olsun şekerle bal.
Baba bir masal anlat bana!
İçinde denizle balıklar,
Yağmurla kar olsun güneşle ay.
Anlatırken tut elimi,
Uykuya dalıp gitsem bile,
Bırakıp gitme sakın beni.
Bana bir masal anlat baba!
İçinde tüm sevdiklerim...''

Bu şarkı da seninle bana gelsin...

Kilitli Günlüklerim Yolculuğu

İki yıl önce bir cumartesi günüydü.
20 Haziran.
Verdiğim bir kararı yerine getirmek üzere bilgisayarımın başına geçmiştim.
İlk yazımı buraya bırakıp, kaçacaktım...
Bıraktım ama kaçamadım.

O'ndan sonra kelimelere sığındığımı, iyi olmak ve iyi kalmak için mücadele ettiğimi ve bu mücadelemin en kıymetli destekçilerinden birinin de kelimelerim olduğunu yazmıştım daha önce...
İşte o uzun zamanda biriken kelimeler, bir araya gelmeye başlamış ve bana bir şeyler anlatıyorlardı.

Kelimelerin bana anlattıklarını belki başkaları da okumalıdır diye düşünerek çıktım bu yola.
Ve bu yola çıkarken beni heyecanlandıran ve umutlandıran tek şey 'tek bir kişinin kalbine bir mum ışığı kadar dahi olsa bir aydınlık verebilmek' idi...
Birilerine iyi gelebilir miyim hissiyatı çok kıymetliydi benim için.

Ve kuyuya ilk taşı attım.
Tam kaçacaktım, mail kutuma bir mail düştü.
Hiç tanımadığım birinden, bir kız çocuğundan mesaj...
Benimle aynı acıyı yaşamış, kelimelerime ağlamış.
Ama aynı zamanda kelimelerim ona güç olmuş!

O mailden sonra kaçmaktan vazgeçtim, yazmaktan vazgeçmedim...
Teşekkür ederim sana güzel kız.
Kalbin hep sevgi ile dolsun!

Ve bir teşekkür daha...
İlk yazımı yayınlamadan önce ilk okuyan, kilitli günlüklerimin taslağını ilk gören, ilk onayımı aldığım dostum, canımın içi Ezgi Tanır'a...

İlk okuyan, son okuyan, arada girip okuyan, denk gelip okuyan, beğenen, beğenmeyen herkese bin teşekkür!
Kırıp üzdüysem affedin, kelimeler hep sevgiyle doldursun içinizi...

Nice yazı ile burada kalabilmek dileğimle...