Powered By Blogger

Pazar, Mart 04, 2018

40 Mum

Şöyle diyenler var;

''İnsan sevdiği birisini kaybedince, onun kalbinde 40 tane mum yanarmış. Bu yanan 40 mumun sıcaklığı öyle acıtırmış ki, insan dayanamazmış ve her gün bu yanan mumlardan bir tanesi sönermiş. Ta ki 40. muma kadar... Bu son yanan mum hiç sönmezmiş onun acısını ve yokluğunu unutturmamak için... İşte insanı hayatta tutan o 39 mummuş. ''

Ya da şöyle;

''Ah o mumlar, söndüremedim hiçbirini kırkı birden yanıyor.'' 

Sönenler, 
sönmeye yüz tutanlar,
cılızlaşanlar,
sıcaklığı azalanlar,
harlananlar,
içimizi ısıtanlar,
canımızı yakanlar...

Ah o mumlar...

Sevdiğin,
özlediğin,
yanında istediğin için yanarlar...

Kalan bir tane ile yanan kırk tane arasında bir fark var mı acaba? 

Belki vardır.
Ama bazı geceler yoktur.
İnsanın her şeyi unuttum sanarken hiçbir şeyi unutmadığını fark ettiği geceler mesela...
O gecelerde bir, beş, on, kırk... Anlamsız...
En zoru o gecenin kendisidir.
O gecede mumun sayısı değildir önemli olan, üzen, yakan...
O ansızın gelen her şeyin yerli yerinde duruyor oluşu hissiyatıdır.
Ama en çok kendinin...

O gecelerin ardından içeri içeri değil de dışarı dışarı atmak ilaç galiba.

Ama an olur susar kalır ya insan.
Neden susar derler?
Anlatsam der insan bi an... Anlatsam...
Sonra vazgeçer.
'Sanki anlayacaklar' der ve vazgeçer.
Kendi kendine geçip gitsin ister.

Ama bir anlatsa belki de en çok 'onlar' anlayacaklar...