Powered By Blogger

Cumartesi, Kasım 04, 2017

Sayılar ve Hatıralar

Gittiğinde başucunda bir çiçek, bir ağaç kestirmiştim gözüme...
Her gelişimde ne kadar zaman geçtiğini ona bakarak anlıyordum.
Çünkü sayılar benim için bir anlam ifade etmiyordu.
Az önce, 5 dakika, 3 saat, 5 yıl olması arasında bazen hiç fark olmuyor.
Çünkü biliyorsunuz takvim yapraklarına bakılarak tayin edilen zaman buz gibi bir matematik sadece.
Oysa derininden özlemek sayılabilecek bir şey değil.
Derinlerdeki özlemler bilhassa yalnız anlarınızda birer kar tanesi olup yağar üzerinize içinizi titreterek...
Yani demem o ki;
Her geçen gün, hafta, ay, yıl basit bir matematik bizler için...
Sadece  sayılardan ibaret.
Duygusuz, soğuk birer sayı onlar.
İçlerini sevgiyle, özlemle, kahkahalarla ve gözyaşlarıyla dolduran bizleriz.
Bugünün sayılarını özlemle doldurdum ben.
Biraz gözyaşı ve buruk bir tebessüm yanında.
Öncesinde ve sonrasında bolca sevgi, kahkaha, mutluluk dolu bir sürü an var ve hep var olacak.
Acıların hayatlarımızdaki durak noktaları olduğunu düşünürsek, biraz gözyaşı ve buruk tebessümlerin kimseye zararı olmaz değil mi?
Aksine daha insani, daha kalbi duygularla var olduğumuzu hatırlarız.
Hatırlatırız kendimize bunu.

Şimdi durup tek solukta eski beni düşündüm.
Acısına köle, acısını derinleştiren, yücelten beni.
Güzel yollar aştı.
Engeli çok olan yollardan yaralarını, hatalarını ve yanlışlarını doğrularının yanına keyifle koyup ilerliyor.
Hem de önündeki uzun yolda daha çok, pek çok hata yapacağını bilerek ama bunu yapmaktan korkmadan. Daha az korkarak.
Her ne yaşarsa yaşasın, ne yaparsa yapsın yıkılsa dahi bir yolunu bulup ayağa kalkacağına emin.
Bunu yazıp, okuyunca bi' sevindim kendi adıma.
Eminim sen de 'aferin benim kızıma' demişsindir.
Dilerim, umarım...

Bir de hatıralar var, sayıların aksine sıcacık...
Her an, her yerde, her koşulda sizinle var olabilecek.
Ufacık bir ayrıntı yahut kocaman kocaman eşyalar ile...
Sayıları oldukları yerde anlamlandırırken, hatıraları oldukları yerde sınıflandırırız.
Çünkü hatıralar dağınık kalmayı, savrulmayı, unutulmayı sevmez bence. Ve bazen unutmak iyi gelmez. Onlara yer bulmanız, yerli yerinde oturtmanız gerekir. Sanki herkes nerede duracağını bilirse daha kolay olur her şey... Belki...
Hatırlattıkları bir daha yaşanmayacağı için canınızı acıtanları en derine, herhangi bir anda içini kurcalama isteğinde aniden karşınıza çıkmayacak kutulara koymalı.
Yürüdüğünüz yolları gösterenleri bir araya getirip sadece sizin görebileceğiniz bir yere koymalı. Bazen bakmak isteriz çünkü. Bakıp, kısa bir mola ve ardından kısık bir ses ile 'aferin' demek gerekir kendi kendine.
Gördükçe gülümsemenize sebep olanlarıysa her yere serpmeli. Çünkü gülmek iyileştirir. Zararsız bir ilaçtır ve zamana da ihtiyaç duymaz. Çabuk sonuç verir.

Sayıların içini sevgiyle doldurup, bazı durak anlarına gözyaşları serperek...
Hatıraları yerli yerine koymaya çalışarak geçen 8 yılın ardından...
Huzurla uyu.

Bir de unutmadan; yarın Beşiktaş'ın maçı var baba...